Pazar, Şubat 05, 2006

Arıcılara Müjde!

Osmanlı medreselerinin ders programı, sadece fıkıh, hadis, tefsir gibi klasik ilimlerden oluşmuyordu. "Riyazî ve tabiî ilimler başlığı altında, cebirden müziğe, fizikten coğrafyaya birçok dalda eğitim veriliyor, eserler telif ediliyordu. Hatta klasik ilimlerde meşhur olmuş alimler, riyazî ve tabiî ilimlerde de hatırı sayılır eserler vererek, hayatı bütün yönleriyle kavrayabildiklerini de gösteriyorlardı. Özellikle tabiî ilimlerde yazılan eserlerde, tecrübe edilmiş uygulamalara yer veriliyordu. Bazen uygulamalar, inanılması güç tulsımlı reçeteleri de içeriyordu. Bu ilginç reçetelerden biri de, Meşhur Hekimbaşı Mustafa Behçetî'nin 1830'larda kaleme aldığı "Hezar Esrar (Bin Sir)" adlı eserinde yer alıyor. Kitaptan orjinal diliyle alınan satırlar, arıcılıkla ilgili bir tecrübeyi nasıl anlatıyor: "Bir kimesne lisanının (dilinin) yarısı miktarı, alt ve üst dişleriyle kavîce (kuvvetli) sıkarak, lisanını dudağından taşra (dışarı) çıkarup, ol hal ile arı kovanına elini soksa, veyahut vücuduna arılar konsa, mâdâme ki (devamlı olarak) lisanını dişleri arasında ola, ol arılar ol kimseyi incitmeyip sokmadığı mücerrebdür (denenmiştir), deyü Şerh-i Kânûn'da, Allame-i Karsî beyan ider. Ve ben kollarımı sığayup arı kovanına elimi idhâl eylediğimde (soktuğumda) birkaç gün kadar arı konup asla bana zarar ve ziyan vermediklerini defââtle tecrübe eyledim." Kaynak: Semerkand Dergisi

Hiç yorum yok: