Cumartesi, Mart 11, 2006
Alparslan'ın Malazgirt'teki Nutku
Cuma namazından sonra Sultan Alparslan, ordusuna şöyle hitap etti:
-Kumandanlarım, askerlerim! Biz ne kadar az olursak olalım, onlar ne kadar çok olursa olsunlar, daha fazla bekleyemeyiz. Bütün Müslümanların minberlerde bizim için dua ettiği şu saatlerde kendimi düşman üzerine atmak istiyorum. Ya muzaffer olur gayeme ulaşırım, ya şehit olur cennete girerim.
Büyük bir inançla söylenen bu heyecanlı sözlere askerler hep bir ağızdan:
-Ey Yüce Sultan! Her zaman senin emrinde ve seninle olacağız, nereye gidersen oraya gideceğiz, diye haykırdılar.
Sultanın üzerinde beyaz bir elbise vardı. Düşmana hücum etmeden önce son söz olarak askerlerine şunları söyledi:
-İşte şehitlik kefenim, savaş meydanında ölürsem beni bu elbise ile gömersiniz.
Bundan sonra Türk ordusu hücuma geçti. Cuma günü öğleden sonra başlayan savaş akşam üzeri sona erdi. Tarihin en büyük meydan savaşlarından biri olan Malazgirt Savaşı Türk ordusunun kesin galibiyeti ile sonuçlandı. Büyük komutan Alparslan’ın üstün savaş taktiği ve Türk askerinin cesaret ve kahramanlığı sayesinde elli dört bin kişilik Türk ordusu, kendisinden kat kat fazla olan Bizans ordusunu birkaç saat içinde kesin bir yenilgiye uğratmış ve büyük bir zafer kazanmıştı.
Bu savaşta Bizans imparatoru Romen Diojen de esir alınmıştı. İmparator, savaşın galibi Büyük Türk hakanı Alparslan'ın huzuruna çıkarıldı. Alparslan imparatora çok iyi davrandı.
Sultan Alparslan, imparator Diojene:
-Zaferi sen kazansaydın bana ne yapardın?, diye sordu.
Diojen:
-Bir fırın hazırlatıp sana çok kötü davranacaktım, diye cevap verdi.
Esir imparator, bu sözleri ile eline fırsat geçseydi ne kadar acımasız hareket edeceğini söylemekten çekinmemişti. Buna karşı bu büyük zaferin muzaffer komutanı Sultan Alparslan, Diojen’i affetti ve yanına muhafızlar vererek onu memleketine gönderdi. Alparslan bu davranışı ile insanlığa çok önemli bir ahlak dersi vermiş, Türk milletinin sahip olduğu üstün özellikleri göstermiştir.
Pazar, Mart 05, 2006
Herkes Yediğinden...
Yavuz Sultan Selim zamanında, İran Şahı mücevherlerle süslü bir sandık gönderiyor. Sandığın içinden kıymetli taşlar ve kadife kumaşlar çıkıyor. Sultan Selim en son kumaşı kaldırınca odaya pis bir koku yayılıyor. Sandığın içinden insan pisliği çıkıyor. Cihan Padişahı Sultan Selim'e ve Osmanlı'ya çok büyük hakaret...
Sultan Selim hemen emir veriyor; "Herkes düşünsün uygun bir cevap verilecek." Yine uygun cevabı kendisi buluyor. Değerli taşlar ve kumaşlar içeren süslü bir sandık hazırlatıyor. Sandığa bir de sadece İstanbul'da gül kokulu en nadide lokumlardan bir kutu eklettiriyor. Kutunun içinede bir not yazıyor.
Sandık İran şahına ulaşınca sandığı açıyorlar. Değerli taşları ve kumaşları çıkardıktan sonra oda gül kokusu yayan bir kutu lokum görünce şaşırıyor. Lokumlardan birer tane yedikten sonra İran Şahı notu görüyor. Kağıtta; "Herkes yediğinden ikram eder."
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)